Servet Yıldırım – Amerikan siyaseti ve Türkiye-ABD ilişkilerini en iyi takip ve analiz eden isimlerden biri olan Hakan Akbaş, bir süre önce yaptığı bir sosyal medya paylaşımında “Demokrat Parti kongresinde bir sürpriz olmaz ise Trump 2.0 geliyor” derken anketlere işaret etmişti. Hakan, Biden’in yaşı ve sağlığı ile ilgili algıya ilave olarak “yapışkan enflasyon ve yüksek faizler sonunu hazırlıyor” diyordu.
Bu noktada itibaren asıl soru Trump’ın seçilmesi halinde ne olacağıdır; dünyanın ve Türkiye’nin böylesi bir sonuçtan nasıl etkileneceğidir. Bunun için de dönüp, geçmişte ne olduğuna bakmak gerekir. Çünkü Trump’ın önceki dönemindeki performansı, tekrar seçilirse neler olacağına dair bir ipucu verebilir.
Avrupa için iyi seçenek değil
Bakalım Trump’ın 45’inci ABD başkanı olarak görev yaptığı 2017-2021 döneminde neler olmuş:
En büyük değişiklik Rusya ile ilişkilerde olabilir. Trump döneminde Rusya ABD’nin öncelikler listesinde ilk sırada yer almamıştı. ABD’nin tehdit listesinin ilk sırasında Çin vardı. Oysa Biden Rusya’yı ilk sıraya yerleştirmişti. Rusların Trump’ın kazandığı 2016 başkanlık seçimine müdahale ederek Trump’ın kazanmasına yardım ettiğini düşünüyordu. Biden için Rusya neyse Trump için Çin oydu. Çin’e karşı yaptırımları başlattı.
Trump gergin bir başkandı. Germeyi seviyordu. Avrupa ile de gergin bir ilişki izlemişti. Avrupa Trump ile geçen 4 yorucu yıldan sonra Biden döneminde nefes alabilmişti. Halen yeterince siyasi ve ekonomik problemi olan Avrupa için Trump iyi bir seçenek değil.
Çevreye zararlı başkan
Trump başkanlığı döneminde ticaret savaşı fikrini sevmişti. Sadece Çin ile değil, birçok ülke ile ticaret savaşlarını başlatmıştı. Küresel ticaret onun döneminde türlü zorluklarla karşılaştı; bir türlü huzur bulamadı.
Trump çevre ve iklim dostu bir başkan değildi. Daha da kötüsü iklim değişikliği ya da küresel ısınma gibi bir sorun olduğuna inanmıyordu. Hala da inandığını sanmıyorum. Biden ise iklim değişikliğini insanlığın karşı karşıya olduğu kritik bir sorun olarak gördü. Buna göre davrandı. Oysa Trump çevreye zararlı bir başkandı.
Trump ABD’nin imza attığı tüm antlaşmalara şüphe ile yaklaştı ve bazı anlaşmalardan çıkılması yönünden harekete geçti. İran ile Obama döneminde yapılan tarihi nükleer anlaşmanın yanı sıra Trans-Pasifik Ticaret Anlaşması, Paris İklim Anlaşması gibi önemli anlaşmalardan çekildi. Dünya Sağlık Örgütü’ne olan desteği çekti, hatta NATO’yu bile sorgulamaya başladı. NAFTA’yı bozdu. Küresel liderlik iddiasını neredeyse terk etti. Yeniden seçilirse yine keskin dönüşlere heveslenebilir.
Türkiye için fark etmiyor
Türkiye konusunda ise ne Trump ne de Biden bir fark yaratmadı; ilişkiler her ikisinin başkanlığı döneminde de sorunluydu. İki ülke arasında stratejik ortaklık olduğuna dair en ufak bir emare yoktu. Sekiz yıl önce Trump ile daha olumlu bir dönem yaşanacağını düşünmüştük ama ABD ile ilişkilerde tarihin en sancılı dönemlerinden birini Biden’a göre daha pozitif bir isim olarak bilinen Trump başkanlığında yaşadı.
Bu gerilim nedeniyle Türkiye ekonomisi o dönemde çok zarar gördü. Kısacası geçmiş deneyimlerimiz bize ilişkilerin bir başkandan diğerine hızla iyileşmesini ya da kötüleşmesini beklememek gerektiğini öğretti.